Budapeşte İzlenimlerim ve Gezilecek Yerler
Budapeşte İzlenimlerim ve Gezilecek Yerler
Budapeşte’ye gitmeden önce beklentilerim, açıkçası pek fazla değildi. 2 senedir arkadaşım davet ettiği halde gitme ilgim pek olmamıştı. Oraya giden insanların çok överek bahsetmediğinden olabilir. Uzun yıllar önce Bükreş’e gitmişliğim var ve kafamda bu Sovyet tipi binalarla doğu bloku izlenimleri vardı. Tabi bu kafamdaki resimde her zaman şehrin ortasında çok güzel bir eski şehir merkezi var, Romanya’nın Timişoara gibi şehirlerinde olduğu gibi.
Çok güzel diyenleri de duydum Budapeşte için. Göreceli olarak veya Türkiye düzeyinde fakir ve suç oranı yüksek, çok rahat olmayan bir yer bekliyordum. Ve iki yıllık bir beklemeden sonra, Barcelona, Berlin ve Antalya seyahatlerimin arasına 2016 Ekim sonunda 3 gecelik Budapeşte’yi de sıkıştırdım. Sabiha Gökçen’den sabah 10.45 uçağına bindim ve turistlerin Türkiye’den epey çekilmiş olduğu dönem olmasına rağmen havaalanında yine aşırı bir yoğunluk vardı ve uçak da yüzde 80- 90 doluydu.
Budapeşte’ye Nasıl Gidilir?
Pegasus’un Salı ve Çarşamba hariç haftada beş seferi var, günün aynı saatinde. Uçuş iki saat bile sürmüyor, bir buçuk saat kadar havada kalıyorsunuz. Budapeşte’den dönüşler de haftanın aynı günleri ve aynı uçakla saat 12.50’de yapılıyor. Bunun dışında Türk Hava Yolları’nın Istanbul Atatürk Havalimanı’ndan haftanın yedi günü ve günde üç seferi mevcut. Bilet fiyatları da Pegasus’a göre epey yüksek, eğer bir kampanyada almamışsanız tabi.
Bir ara Wizz Air uçuyordu hatta, İstanbul- Budapeşte hattında ve bilet fiyatlar tek yön 10-20 Euro’dan başlıyordu. Şimdilerde tek ucuz havayolu seçeneğiniz Pegasus, ve gidiş dönüş, Pegasus indirimlerine ve mevsime göre yaklaşık 60 ile 150 dolar arasında bulmanız mümkün. Tabi yazın en pahalı zamanlarında, Temmuz ayında bu 2-300 dolarlara çıkıyor. Kara yolu ile de ulaşım mümkün, mesafe çok uzun olmadığı için, ama bu ne hesaplı ne de rahat bir yöntem. Otobüsler rahat da olsa, sonuçta yaklaşık olarak 1300-1400kmlik bir yol.
Budapeşte Havaalanı’ndan Şehre Nasıl Gidilir?
Uçak epey doluydu ve yolcuların çoğunluğu da Macar turistlerden oluşuyordu. Yol epey kısa ve Budapeşte Ferenc Liszt Havaalanı’na iki saat içinde vardık. Havaalanı temiz ve düzgün, ama küçük biraz. Türkiye’deki havaalanları ile kıyaslanınca zaten Avrupa’da gördüklerimden bizimkilerle- yeni yapılan yerel havaalanları ile bile boy ölçüşebileceklerin sayısı az.
Taxi, özel transfer ve kiralık araba dışında havaalanından şehre gitmek için Terminal 2’den 200E numaralı ve Kőbánya-Kispest metro terminaline kadar giden otobüse biniyorsunuz, ve şehir merkezine giden M3 hattı metroya biniyorsunuz. Eğer geceye kalırsanız da saat 1 ile 4 arasında 900 nolu otobüs var ve oradan da South Pest Otobus Garajı’ndan 950 veya 950A’ya biniyorsunuz. Alandan şehre giden yol epey yeşil ve çirkin apartman blokları falan pek görmedim Barselona’daki gibi.
Budapeşte İlk İzlenimler
Biraz gezdiğiniz zaman Osmanlı ve Türk izlerini burada görmek mümkün ve kendilerini Türkler’e o kadar zıt ve farklı kültür olarak görmediklerini de gördüm. Başta sağcı bir hükümet ve biraz faşist bir toplum olduklarını duydum ama benim 3-4 gün içinde izlenimlerim gayet iyiydi. Metrodan inip dışarı ilk çıktığımda istasyon dışındaki ilk izlenimlerim, çok güzel mimari ama biraz yıpranmışlık ve hafif doğululuk.
Arkadaşın evi şehir merkezine çok yakın bir noktadaydı, Jozsefvaros bölgesindeki Baross Utca’da. Yüksek tavanlı 2+1, önü açık ve güzel bir manzarası var, tarihi bir binanın bahçesine bakıyor. Evin fiyatı da Istanbul Üsküdar’daki ufak, manzarasız 1+1 ile aşağı yukarı aynı. Budapeşte emlak fiyatları Prag gibi pahalı değil ama 3-4 senedir yükselme eğiliminde. Ve yabancıların buraya neden yatırım yapmak isteyeceğini, buraya gelip gezdiğiniz zaman göreceksiniz.
Budapeşte Nasıl Bir Destinasyon?
Budapeşte beklentilerimin çok üzerinde çıktı, Avrupa’da ve hatta dünyada gördüklerim arasında favori ilk beş şehirlerim arasında yerini aldı. Ve benim ilk günden itibaren düşüncem, eğer zor ve farklı Macar dili olmasa, en azından bir süre için yaşamak isteyeceğim bir şehir. Bir defa fiyatlar Istanbul ile aşağı yukarı aynı, ve kalite / performans olayını da işin içine katarsanız, daha ucuz.
Tabi burası yakınlardaki Viyana ve Münih gibi zengin bir şehir değil, Macaristan da zengin bir ülke değil. Bol sayıda restoran var, Macar ve uluslarası mutfakların. Epey de Türk kebapçı tarzı yer gördüm. Etin de tadı Türkiye’dekinden daha iyiydi yediğim birkaç yemekte anladığım. Dillerini bilmeme ve anlamama rağmen supermarketlerdeki ürünlerin de daha kaliteli ve çeşitli olduğunu fark ettim. İspanya’da mesela pek böyle değil, Macar marketler Alman kalitesine yakın.
Budapeşte’nin Tarihi Geçmişi
Şehrin tarihi M.Ö. binlere kadar dayanıyor, malum Avrupa’nın ortasında yer alıp, birçok devlet ve imparatorluğa başkentlik yapmış, Roma İmparatorluğu bünyesinde bulunmuş bir şehir. Roma’dan sonra Macarlar Macar İmparatorluğu’nu kurmuş, ve daha sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Viyana ile birlikte diğer başkenti.
Muhtemelen bildiğiniz üzere doğu bloku ülkesiydi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve bu durum 1989’da Cumhuriyet’in ilanına kadar devam etti. Turizm ve uluslararası ziyaretçiler 1960’lardan beri geliyor ve o yıllarda eski şehir merkezi geliştirilmiş, kale çevresinde ve şehirde pek çok otel inşa edilmiş. 2004 senesinde Avrupa Birliği’ne katılmalarını takiben ülke ve şehir batılı anlamda gelişimini devam ettirmiş.
Buda ve Peşte
Macarca kulağa çok garip gelen bir dil, ve vurgulamaları falan gerçekten enteresan : ) Sanırım Türkçe’den de bazı kelimeler var dillerinde, Osmanlı etkisinden dolayı. Budapeşte, ortasından Tuna nehri ile Buda ve Peşte diye ikiye ayrılıyor. Turistik yerlerin onemli çoğunluğu daha düz olan Peşte bölümünde yer alıyor. Buda bölümünde de epey gezecek yer var ve burası daha tepelik ve yokuşlu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Budapeşte birçok Avrupa şehri gibi çok büyük maddi, manevi ve mimari kayıplara uğramış, ve sehir harabe durumuna dönmüş ama muhteşem şekilde yeniden inşa edilmiş. Budapeşte merkez yaklaşık iki milyon nüfuslu ama epey büyük bir şehir, ve deyim yerindeyse gez gez bitmiyor. O kadar çok tarihi eser, öyle görkemli bulvarlar ve güzellikler var ki. Gündüzü ayrı, gecesi ayrı bir güzel. Biraz Paris tadında ama ben şahsen Paris’ten çok sevdim.
Budapeşte Gezilecek Yerler
Buda tarafında Buda Kalesi ve Macar Askeri Tarih müzesi, Trinity Meydanı, Mathias Kilisesi, yedi tane kulesi olan Balıkçılar Kalesi, Termal Havuzlar, Gellert Tepesi, Peşte tarafında Opera Binası (Viyana Opera Binası’nın kopyası), Vaci Utca Caddesi, şık Andrassy Bulvarı, Kahramanlar Meydanı, Budapeşte Güzel Sanatlar Müzesi, Parlamento Binası, Macar Sanat Müzesi, Gellert Oteli ve Terör Müzesi.
Budapeşte kaplıca kültürü çok zengin, şifalı termal sulara sahip dünyadaki tek şehir ve “Hamamlar Şehri” olarak biliniyor. Kiraly, Veli Bej ve Rudas Hamamları da Osmanlı döneminden kalma hamamlar. Budapeşte kültür ve sanat bakımından çok zengin bir şehir ve hatta Orta Avrupa’nın en büyük sanat ve kültür şehri olarak kabul ediliyor. Bahar Festivali ve Yaz Festivali boyunca kapalı konser salonları yanı sıra açık hava tiyatrolarında ve parklarda tiyatro ve opera eserleri sahneleniyor. Ağustos ayında ünlü Sziget Müzik Festivali çok fazla sayıda yabancı ziyaretçiyi ülkeye çekiyor.
Budapeşte Pahalı Bir Yer mi?
Budapeşte’nin İstanbul’dan daha pahalı olduğu şeklinde yorumlar duydum ama bu doğru değil. Bir yabancı şehre ziyarete gittiğiniz zaman turist olarak bulunuyorsunuz. Ve yerliler gibi yaşamıyorsunuz, yerlilerin alış veriş yaptığı yerleri bilmiyor ve aylık ulaşım kartı vs almıyorsunuz. En önemlisi dillerini bilmiyorsunuz. Bu Istanbul’a gelenler için de geçerli. Onlar için de Sultanahmet ve Beyoğlu ve diğer turistik yerlerdeki fiyatları ödemek durumundalar. Ve pahalılık da kişi başı gelir de Türkiye ve Istanbul ile aşağı yukarı aynı.
Budapeşte’de Ne Yenir İçilir?
Yeme içme konusunda da Macar Mutfağı hiç fena değil. Papricas (paprica kırmızı biberi, krema ve tavuk eti), gulaş (iri et parçaları, sarımsak, soğan, patates, biber), tokany (gulaş’a göre daha az sulu, ince şerit biçiminde etler), turos csusza (süzme peynirli makarna), pörkölt (gulaştan daha az sulu ve daha çok etli), fözeleks (sebze yemeği), Macar sosisi, langos (kızartılmış mayalı hamur üzerine istediğiniz malzemeler).
Tatlı olarak kürtoskalacs (şekerli hamur tahta bir silindire sarılarak pişiriliyor, üzerine tarçın, çikolata ve ceviz vs), palançinka (peynirli, çikolatalı, bademli veya cevizli krep), dobos torta (beş ince katlı ve her katın arasında çikolata kreması ve en üstte de karamel). İçecek olarak da meşhur palinka (cin ve votka karışımı likör), unicam (yemek öncesi aperatif) ve tokaji (küflü üzümle yapılan şarap). Macar şarapları da genel olarak gayet güzel ve kaliteli.
Eski ile yeninin birleşimi çok güzel bir halde görünüyor Budapeşte’de. Çok kendine özgü bir havası ve mimarisi var. Tozlu ve az bakımsız da olsa binalar, Viyana veya Paris’teki gibi yapmacıklı bir güzellik de yok. Burada evsiz sayısı epey fazla, metro istasyon ve geçişlerinde, merdiven alt ve üstlerinde, banklarda çok sayıda evsiz var, ama bir zararları da yok kimseye, dilencilik de yapmıyor çoğu.
Tehlikeli veya suç oranı yüksek bir şehir gibi gelmedi hiç bana. Ve gelmeden önce iki kişi tarafından uyarılmıştım: Metroya otobüse biletsiz ve bileti makinada geçerli hale getirmeden sakın binmeyin, hiç acımazlar ceza yazarlar. İnsanların kaba olduğu konusunda da uyarılmıştım, biraz soğuk görünümlüler ama bir kabalıklarına da şahit olmadım.
3 gün boyunca şehrin çok güzel sokak ve caddelerini, müzelerini, kiliselerini, kalelerini gezdim, güzel yemekler yedim ve insanlarla iyi iletişimim oldu. Bana wow dedirtecek çok binayla ve şeyle karşılaştım, belki de gelmeden önce beklentim az olduğundandır. Ama burayı fazla abartılan Barcelona ve Madrid’den kesinlikle daha fazla sevdim (tabi ki bu kişisel görüş). Yalnız para birimi hala Euro değil, Forint ve 1 Türk Lirası şu anda 78 Forint’e eşit.
Szentendre- Sankt Andrae
Akşamları da arkadaşla arabayla gezdik ve Buda tarafını da daha ayrıntılı olarak akşam görme fırsatım oldu. Gece de çok ayrı güzel görünüyordu şehir ve bir akşam da Tuna nehri kenarında bulunan, Budapeşte’nin 25km kuzeyindeki 25 bin nüfuslu Szentendre şehrine gittik. Gezdiğimiz bölümü, eski küçük bir köy meydanı gibiydi. Şehrin adı Sankt Andrae’den geliyor ve “Sanatçılar Şehri” olarak biliniyor ve eskisi kadar olmasa da hala birçok sayıda sanatçı burada yaşıyor.
Budapeşte’deki son gecemdi bu gezi ve köyde açık olan bir cafe bulduk ve birkaç değişik Macar lezzeti tatma imkanı buldum. Ertesi sabah arabayla arkadaş Berlin’e giden uçağa binmem için havaalanına bıraktı. Genel olarak izlenimlerim çok olumluydu, ve buraya yakın zamanda kesinlikle tekrar geliyorum dedim. Şehirde nemli karasal iklim hakim ve kışları epey karlı ve soğuk, yazları da Macar ovalarının getirdiği kuru sıcaklar. Yılın her mevsimi ziyaret edilebilir, ama bence en rahat dönem ilkbahar ve sonbahar ve sıcağı seviyorsanız yazın da gidilir. Tabi uçak bilet fiyatlarının artışını da göz önüne almanız gerek.
Son yorumlar