Ovacık Hisarönü’nden Kayaköy ve Fethiye’ye Günübirlik Gezi
Ovacık/Hisarönü’nden Kayaköy ve Fethiye’ye Günübirlik Gezi
Hisarönü’ndeki ilk günümde iyi bir uykudan sonra sabah erkenden uyandım, sabah 5’de öten horozları saymazsak. Ve bu horozlar bir iki tane değildi, köyün değişik yerlerine yayılmış hayvanlar birbirleriyle haberleşir gibi koro halinde öttüler rahat bir saat falan. Üsküdar’da nasıl muhitteki onlarca camiden gelen sabah ezanına insan alışıyorsa, sanırım aynı şekilde horozlara da insanlar alışmışlardır mutlaka.
Bu arada ezanı severim, gayet güzel makamlarda ve huzur verici bulurum ama Üsküdar, Fatih gibi camilerin çok bol olduğu tarihi muhitlerde ne yaptıklarını bilenleriniz vardır. Aynı anda hoparlörden okumak yerine, biri başladıktan 15 saniye sonra ikinci caminin başlayıp, karman çorman hepsinin birbirine girmesi ezanın güzelliğini de yok ediyor. Ve sanki güzelim ezanı çirkin seslerden bangır bangır bağırtmaları da Türkiye’deki yeni düzende özellikle yapılıyormuş gibi geliyor bana. Bana da ilk başta horoz sesleri biraz can sıkıcı gelse de, kırsalda olduğumu hatırladım ve içime bir huzur geldi. Saat 7.30 gibi uyandım ve kahvaltıdan sonra yola koyuldum.
Hisarönü Çarşısı
Hisarönü çarşısındaki dükkanların hemen hepsi kapalı ve terk edilmiş şehir görüntüsü veriyordu. Küçük bir yerleşim merkezi olmasına rağmen epey uzun bir yolda, hem İngiliz tarzı, hem de Las Vegas gibi renkli ışıklı bir çarşısı var. Tabi Nisan, Mayıs gibi canlanan sezonda ortamın ne kadar canlı olduğunu anlamak güç değil. Ve burada konuştuğum insanlar- otel ve dükkan sahipleri, Türkiye’deki karışık ortama rağmen İngilizler’in gelmeye devam ettiğini ve turizm ve emlak piyasasının pek de sıkıntı çekmediğinden bahsettiler. Bence bur denli güzel coğrafyayı, yemekleri, kültürü ve eğlenceyi Avrupa’nın alternatif olarak gittikleri başka ülkelerinde biraz zor bulurlar.
İlk durağım, bir gün önce otel sahibi abinin tavsiye ettiği, Amerikan-Türk bir arkadaşının sahibi olduğu çarşıdaki pet shop’u. Gitme nedenim de İngiliz eşine ait güzel bir evi olması. Amerika’da uzun yıllar yaşamış olan Rizeli laz bir abiydi ve çok iyi arkadaş canlısı biriydi. Yalnız ilginçtir, o yoğun ve kalın Amerikan aksanına rağmen durmaksızın aralıksız konuşuyordu, Karadenizliler’i biraz tanıyorsanız :). Bir 30-40 dakika falan dükkanda kaldım bu sebepten, epey bir tatlı sohbet. Hayatından çok memnundu Fethiye Ölüdeniz’deki, ve buralar cennet diyor.
Sanırım Hisarönü biraz Fethiye merkezden ve Ölüdeniz’den yukarda olduğundan, esinti alıyormuş ve oraların basık havasına karşın daha az nemli falanmış. Ama tabi yine de epey sıcak olduğu kesin yazın. Daha sonra eve baktık, çok güzeldi manzarası ve bulunduğu site, bahçesi vs. Yani Istanbul standartlarına göre o fiyata çok iyiydi, en az 2-3 kat ortalama Istanbul’da. Tabi İngilizler’in yoğun yaşadığı bir yer olduğundan ve harika yerler sonuçta, emlak’a da talep var. Baktığım evde oturan kiracı da İngiliz bir bayandı ve o da hayatından çok memnun olduğunu söylüyordu.
Hisarönü / Ovacık’tan Kayaköy’e Nasıl Gidilir?
Evden ayrılıp Kayaköy istikametine ormanlık yoldan yürümeye başladım. Kış olduğundan bir iki araba geçiyor ve yürüyen başka kimse de görmedim. Otelde Kayaköy’ün bana 2-3 km ötede olduğunu ve rahat yürünebileceğini söylediler ama Hisarönü çarşıdan otele mesafe aslında 5km kadar. Ve yol çok güzel olduğundan durup fotoğraf da çekeceğinizi hesaba alarak 1-1.5 saat kadar sürüyor Kayaköy’e varmak ama son derece keyifli. Sezonda mutlaka dolmuşlar çalışıyor Hisarönü Kayaköy arasında. O günü de zaten uzun yürüyüşlere ayırmıştım.
Kayaköy Tarihi ve Nasıl Bir Yer?
Buralar, doğa ve tarihle gerçekten muhteşem ve Kayaköy’e yaklaştıkça ve tam varınca önüme çıkan harabelerin görüntüsü beklentimin çok üzerindeydi. Kayaköy’ün epey üzücü bir tarihi var, 1919-1922 Türk Yunan Savaşı sırasında halkın başına gelenler, şehirde veya yollarda yok oluşları vs. Asıl eski Kayaköy, Lebessus veya Lebessos isimleriyle biliniyor (Lvissi diye de telaffuz ediliyor) ve Eski Roma İmparatorluğu döneminde bir Yunan yerleşimiymiş. Ve 18. yüzyılda bu eski harabelerin üzerine kurulmuş bu en son Kayaköy. Çevrede Likya mezarlarını ve diğer harabeleri de görebilirsiniz.
Buraya gelmeden önce çok fazla bir bilgim yoktu Kayaköy ile ilgili, ve gördüğüm fotoğraflarından hatırladığım ve beklentim, beş on yıkık ev olacağı yönündeydi ama bu eski evlerden yüzlercesi var- sanırım 600 kadar toplamda, eski kiliseleri ve kalesi var. Yemyeşil bir doğa, Muğla’da hemen her yerde bekleyeceğiniz ve göreceğiniz bir şekilde. Ve burası gerçekten çok daha fazla tanıtımı hak eden ve çok daha fazla yerli yabancı turisti çekebilecek bir yer.
Ben fazla kimse göremedim, ama bunun kış ortası olmasından ve son iki yılda ülkemizdeki gelişmelerden de, malumdur. Sanırım devletin de 2014’te aldığı kararla bölgeyi geliştirmeye yönelik çalışmaları da var. Baharda ve yazın sanırım bu yollarda yürüyüş yapan insanlar var, ünlü yürüyüş rotaları var çevrede. Kayaköy’e girdim, epey bir fotoğraf çektim, eski kiliseye gittim, harikaydı. Daha sonra köyde güzel bir cafe var Fethiye’ye giderken solda ve orada biraz dinlendim, birşeyler içip.
Kayakoy ve Fethiye Arasında Dolmuşlar Çalışıyor mu?
Buradan sonraki istikametim de Fethiye olduğundan, minibüs veya dolmuş var mı diye baktım. Dolmuşlar saat başı çalışıyor sabah saat 8 ile akşam 6 arasında ama gelmedi araba belli bir süre. Ve buralarda dolmuşlarla ilgili dikkat edilmesi gereken konu, duraklarda oturup beklemeniz gerekiyor anladığım kadarıyla ve yolda durmuyorlar aralarda.
O yüzden yola koyuldum ve yarım saat kadar daha yürüdüm, yakınlardaki Rum evleri olan ufak köyden geçtim, ve yol iyice bir aşağı bir yukarı yokuşlanmaya başladı. Daha sonra gelen arabaya binerek Fethiye’ye yol aldım. Dolmuşlarla ilgili daha detaylı bilgiyi oludenizmnb.com (Oludeniz Tasıyıcılar Koop) sitesinden edinebilirsiniz ve bu bölgedeki bütün minibüslerle ilgili saatlerini ve fiyatlarını da görebilirsiniz.
Fethiye Şehir Merkezi Nasıl?
Fethiye’ye vardım, şehir merkezinde ve deniz kenarında iki saat kadar dolaştım. Çarşısı epey büyükçe Fethiye merkezin ve değişik yollara ayrılıyor, yine buranın da yazın ne kadar canlı olduğunu tahmin edebiliyorum. 19-20 sene önce gelmiştim en son ve ufacık bir yerdi, deniz kenarı da epey pis bir denizdi. Sanki Ölüdeniz’e giderken durulan bir yer gibiydi sadece. Şimdilerde epey yapılanmış, büyümüş ve gelişmiş. Sahil kenarındaki yaya yolları da Çalış Plajı’na kadar gidiyor.
Eskiden Çalış tamamen ayrı bir yerdi Fethiye’den kopuk ve 4-5km öteye dolmuşla gitmeniz gerekiyordu. Çalış Fethiye’nin bir mahallesi haline gelmiş ve satılık evlerin fiyatları da epey yüksek, edindiğim bilgilere göre. Kış olmasına rağmen ortalık epey canlıydı, güneşli hava ve gençler yaşlılar geziniyorlardır sahilde. Batı Avrupa’nın ve diğer zengin kuzeyli ülkelerin aksine Türkiye ve Akdeniz ülkelerinde dışarda vakit geçirmeyi seviyoruz. Fethiye çok hoş bir yer ama nedense biraz doğulu bir havası da var, Bodrum veya Kuşadası’na göre. Ama tabi Anadolu’daki kasaba veya ilçelerle mukayese edilmez, daha gelişmiş bir yer.
Halk Pazarı, Gözleme ve Ayran
Sahilden içeri giren ırmağı takip ettim ve pazar kurulmuştu biraz ilerde. Şu ana kadar Türkiye’de gördüğüm pazarlardan farkı, pazarcıların çoğu çevre köylerin kadınlarından oluşuyordu, ve yerel kıyafetleri içinde güzel bir görüntü oluşturuyorlardı. Pazarın ortasında cafe gibi masalar falan kurulmuş, gözleme ayran falan satıyorlardı, orada durdum biraz. Pazarda satılan ürünler de Istanbul pazarlarına göre epey uygundu fiyatları ve eminim daha tazedirler de, yöresel ürünler olduklarından. Epey yorulmuştum, az ilerden duraktan, neyse ki hemen çabukça gelen Ölüdeniz arabasına binip Ovacık’taki otelime doğru yola çıktım.
Son yorumlar